En Günah Şey Nedir? Gücün, İktidarın ve Sessiz Kalmanın Siyaseti
Güç ilişkilerinin karmaşık doğasını anlamaya çalışan bir siyaset bilimci olarak, “en günah şey nedir?” sorusu bana yalnızca dini bir sorgulama gibi değil, aynı zamanda iktidarın ahlakla kurduğu ilişkiyi anlamaya yönelik bir politik soru gibi gelir. Çünkü toplumlarda günahın en derin biçimi, çoğu zaman bireyin değil, sistemin işlediği bir eylemdir. Bu yazı, günahı bir siyasal fenomen olarak ele alarak; iktidar, kurumlar, ideoloji ve vatandaşlık kavramları etrafında düşünmeyi öneriyor.
Günahın Politik Yüzü: İktidarın Sessiz Meşruiyeti
Toplumların inanç sistemleri, yalnızca dini değil, aynı zamanda politik günahlar üretir. Bir toplumda “en büyük günah”, her zaman “en güçlü olanın çıkarına” dokunan davranıştır. İktidar, günahı tanımlar; neyin meşru, neyin yasak olduğunu belirler. Böylece “günah” bir ahlak kategorisinden çıkar, bir iktidar aracına dönüşür.
Bir liderin yalanı, bir vatandaşın çığlığından daha kolay affedilir. Çünkü günah, hiyerarşik biçimde işler. Güçlülerin günahı “strateji” olarak adlandırılırken, zayıfların hatası “suç” olur. En günah şey, bazen işlenen eylem değil, seyirci kalan toplumun sessizliğidir.
Kurumların Günahı: Meşruiyetin Görünmez Kalkanı
Modern siyaset, bireysel sorumluluk kadar kurumsal günahların da alanıdır. Devlet, bürokrasi, medya, din ve ekonomi kurumları; kendi iktidarlarını korumak adına birçok “günahı” meşrulaştırır.
Bir savaş kararı alınır, binlerce insan ölür ama bu “ulusal çıkar” diye sunulur. Bir medya organı gerçeği çarpıtır, ama buna “editoryal tercih” denir. İşte tam bu noktada en günah şey, hakikatin sistematik olarak çarpıtılmasıdır.
Kurumlar, günahlarını “ideolojik dillerle” örter. “Biz ve onlar” ayrımı yaratılır, düşmanlaştırma mekanizmaları devreye girer. Günah, sadece “karşı tarafın” işleyebileceği bir şeymiş gibi sunulur. Oysa en günah şey, bir toplumun kendi suçlarını görmezden gelmesidir.
İdeolojinin Günahı: İnanmak mı, Sorgulamamak mı?
İdeolojiler, insanların dünyayı anlamlandırma biçimidir. Ancak ideoloji, sorgulamayı değil itaati beslemeye başladığında, en günah şey düşünmemek olur.
Bir ideolojinin “doğru” kabul edilmesi, diğer tüm fikirleri “günah” ilan etmesiyle başlar. Bu yüzden her totaliter rejim, ahlakın tekelini elinde tutmak ister. Günahı yeniden tanımlar, yeni kutsallar yaratır.
İdeolojik günah, bireyin değil, toplumsal bilincin uyuşturulmasıdır. İnsanlar, neyin doğru olduğunu kendi aklıyla değil, ideolojik otoritelerin sesiyle öğrenir. Bu durumda en günah şey, yalan söylemek değil, yalanı bilip de susturmaktır.
Vatandaşlık ve Günah: Sessizliğin Politik Bedeli
Demokratik bir toplumda “günah” artık kutsal metinlerle değil, yurttaşlık bilinciyle ölçülür. En günah şey, hak ihlallerine, yolsuzluklara ve adaletsizliklere sessiz kalmaktır.
Bir vatandaş, sustuğunda yalnızca kendini değil, toplumu da cezalandırır. Çünkü sessizlik, her zaman güçlülerin yanında yer alır. Bu nedenle günahın modern biçimi, politik kayıtsızlıktır.
Erkeklerin siyasal hayatta daha stratejik, rekabetçi ve güç odaklı bir pozisyonu varken; kadınlar daha çok toplumsal etkileşim, katılım ve empati üzerinden siyaset üretir.
Bu iki yaklaşım birleştiğinde, en büyük günahın ne olduğu daha net görünür: adaletin cinsiyetsiz bir değer olduğunu unutmak.
Erkeklerin gücü koruma içgüdüsü, kadınların dayanışma refleksiyle buluşmadıkça, toplumlar kendi günahlarını çoğaltır.
En Günah Şey: Gücün Ahlaktan Kopması
Siyaset bilimi açısından bakıldığında, en günah şey ne yalandır, ne şiddet, ne de hırs. En günah şey, gücün ahlaktan kopmasıdır.
İktidar, vicdandan bağımsızlaştığında, toplumun değer sistemini çürütür.
Bir ülke, kendi çıkarı uğruna adaleti feda ettiğinde; bir vatandaş, çıkarı için sessiz kaldığında; bir kurum, yalanı hakikat gibi sunduğunda — işte orada en günah şey gerçekleşir: hakikatin ölümü.
Son Söz: Senin Günahın Ne?
Her birey, sistemin ürettiği bu günah zincirinin bir halkasıdır.
Soru şudur: Biz, hangi günahın içindeyiz fark etmeden?
Sustuklarımız mı daha günah, yoksa söylediklerimiz mi?
Bir siyaset bilimcinin gözünden bakıldığında, günah artık dini değil, politik bir tercihtir.
Peki senin tercihin ne?
Haksızlığa sessiz kalmak mı, yoksa o sessizliği bozmak mı?
Unutma, bazen en büyük günah, hiçbir şey yapmamaktır.